Kayıtlar

       NİCE MİS KOKULU ORKİDELERE İTHAFEN...          Her kitap, her şiir, her mürekkep karışırken bir parça parşömene daha çok kırdığını hissediyordu içindeki paslı zincirleri. Çölde kalmış bedevinin suya hasreti gibi yazmaya ihtiyacı vardı sadece. Başı ağrıyordu ve odadaki sigaraya karışmış ekşimsi koku midesini iyiden iyiye bulandırıyordu. Duvarda kar taneciklerini andıran şarap lekelerinden gözlerini ayırarak son bir defa daha daktiloyla buluşmaya çağırdı parmaklarını. Son kez dokunuyordu belki de sevgilisine. Derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini ve kelimelerin sihirli melodisine kaptırdı kendini.       “Yazmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum. Önümde buruşturulup atılmış bir düzine kağıt yalvarır gözlerle, dök artık eteğindeki taşları, diyorlar.       Yıllar önce küçük bir sahil kasabasında, şimdilerde ne halde olduğunu bilmediğim bir yer, doğa ana iki tohum bahşetmiş ana rahmine. Biri mis kokulu Yasemin öteki ise güzelliği ile herkesi büyüleyen ama tutunacak toprağı bile